İTO’nun 2020 yılındaki raporunda açlık sınırının altında ve güvencesiz çalışma koşullarının bulunması yabancı yatırımcı için bir cazibe olarak sunulmuştu.
1908 yılının Eylül ayında yayınlanan İstanbul Ticaret Odası gazetesinde de benzer bir görüşün savunulduğu bir makale bulunmaktaydı. Bu makalede yerli işçilerin yabancı işçiler seviyesinde olamayacağı şu sözlerle sasvunulmaktaydı. "Hak seviyelerini savunmak ve korumadaki kudretleri bizimkilere göre kat kat üstün olduğundan, yerli işçilerin politika manevralarına kolaylıkla kapılacakları belli olduğundan, yabancı işçileri derecelerinde dileklerde bulunmaları uygun değildir." (1)
2020 yılında ise artık üretim ve ticaret bütünüyle uluslararasılaşmış bulunmaktadır. Besinler de içinde olmak üzer her türlü temel ihtiyaç ürünü artık ithal ediliyor. Avrupalı işçinin de, Meksikalı işçinin de sofrasındaki yiyecekler Türkiyeli işçinin olduğu gibi yurt dışından geliyor. Her ülkedeki çalışan nüfus pirinci Rusya'dan, mercimeği meksikadan, cevizi Şili'den nohutu Brezilya'dan vs. aynı fiyattan alıyor. İşçilerin temel yaşam gereksinimlerinin maliyeti birbirine yaklaşmış olduğuna göre Türkiye'deki işçi ücretlerinin nasıl olup da dünya ortalamasının altında tutulması ile övünülebildiği sorusu yanıtını arıyor.
Kaynaklar:
1. (Aktaran) Hikmet Kıvılcımlı. Türkiye'de kapitalizmin gelişimi. Sosyal İnsan Yayınları. 2007, s:64.
1. (Aktaran) Hikmet Kıvılcımlı. Türkiye'de kapitalizmin gelişimi. Sosyal İnsan Yayınları. 2007, s:64.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder