Sayfalar

11 Aralık 2023 Pazartesi

Şefik Hüsnü’yü yeniden keşfetmek

Şefik Hüsnü Deymer 1920 yılında kurulan ve Türkiye’de bilimsel sosyalizm mücadelesini ilk olarak ortaya koyan TKP’nin (Türkiye Komünist Partisi) önde gelen yöneticisiydi.


TKP Üçüncü Enternasyonal’in üyesi olan bir partiydi. Bu yönüyle sadece bağımsız bir işçi sınıfı örgütü değil, aynı zamanda kurulmasına yönelik çalışmaların Ekim Devrimi öncesinde Lenin tarafından başlatılmış olduğu uluslararası komünist hareketinin bir parçasıydı.



Cumhuriyet'e destek ve eleştiri

Komintern’in burjuvazinin önderliğinde emperyalizme karşı bağımsızlık mücadelelerini bazı koşullara bağlı olarak desteklenmesine yönelik politikası, Türkiye’de Şefik Hüsnü ve onun liderliğini yaptığı TKP tarafından yürütülmüştür. 1923 yılında yeni ortaya çıkan Cumhuriyet yönetimi Komintern, TKP ve Şefik Hüsnü tarafından desteklenmişti. Ancak Cumhuriyet yönetimine sağlanan bu destek koşulsuz değildi. 1920’li yıllarda işçi sınıfının siyasal ve sendikal mücadelesini engelleyici politikaların gündeme gelmesi sonrasında Cumhuriyet yönetimine yönelik en sert eleştirilerin, yine TKP ve Komintern yayınları aracılığıyla Şefik Hüsnü tarafından ortaya konduğu görülmektedir.

20'li yıllardan 60'lı yıllara kalan miras 


Komintern faaliyetlerinin askıya alındığı ve uluslararası komünist hareketin gerilemeye başladığı 1930’lu yılların sonlarında Şefik Hüsnü’nün TKP’deki yöneticilik rolü geri plana düşmüştü. 1940’lı yıllarda ise Mihri Belli aracılığıyla Şefik Hüsnü adeta yeniden keşfedildi; TKP yönetimiyle ilişkisi yeniden kuruldu ve Şefik Hüsnü yeniden TKP içinde yönetici bir rol üstlendi. Bu dönemde Mihri Belli Üniversite’de çalışıyordu ve TKP’nin gençlik örgütlenmesinden sorumluydu. Mihri Belli’nin aracılığıyla 1920’li yılların TKP’sinin siyasal çizgisi, 1960’lı yıllarda gençlik hareketi ile buluşacaktı. Yurt sorunlarına duyarsız kalmayan dönemin üniversite gençliği Dev-Genç içinde bir araya geldi. Devrimci gençlik hareketinin fitilini ateşlediği siyasal mücadele sonraki dönemde işçi sınıfı içinde bilimsel sosyalizmin kök salmasına ve 70’li yıllarda işçi hareketinin yükselişine eşlik edecekti. TKP’nin 1920’li yıllardaki parti programında yer alan Milli Demokratik Devrim kavramı 1960’lı yıllarda devrimci gençlik hareketinin ve yükselen işçi sınıfı mücadelesinin temel şiarı haline geldi.  


TKP, Komintern ve Şefik Hüsnü


1920’li yıllarda TKP’nin politikaları aynı zamanda Komintern’in de gözetimi altında ortaya konulmuş olması dönemin ayırıcı özelliklerinden biriydi. Şefik Hüsnü’nün TKP içindeki liderlik rolünü üstlendiği dönemde TKP’nin Komintern’le yakın ilişkisi sürmekte ve Şefik Hüsnü Komintern içinde üst düzey görevler üstlenmekteydi. Eğer bu dönemde Şefik Hüsnü’nün hatalarından söz etmek olanaklı ise bunlar aynı zamanda Komintern’in hatası olsa gerekir. Şefik Hüsnü’nün hatalarından söz edebilmek için o döneme ilişkin Komintern’in politikalarını ve buna yönelik değerlendirmelerin ortaya konulması gerekir. Komintern’in kurucu ideolojisine dayanmadan, onun bünyesinde yapılan tartışmalara ve bunun sonuçlarına gönderme yapmaksızın Şefik Hüsnü’nün hatalarından söz etmenin, bunu dile getirenlerin siyasi düzeyini ortaya koymanın ötesinde bir anlamı bulunmuyor.    


Şefik Hüsnü’nün yeniden keşfedilmesi toplumu dönüştürücü bir güç olarak sol siyasetin kendisini keşfetmesidir


Şefik Hüsnü’nün siyasal çizgisi onun kişisel görüşlerinden ibaret olmayıp, 1920’li yıllarda Türkiye’deki anti-emperyalist işçi hareketinin, TKP’nin ve Komintern’in siyasal görüşlerinin bir yansımasıydı. Sonradan Şefik Hüsnü çizgisini sürdürmüş olan Reşat Fuat Baraner ve Mihri Belli gibi TKP yöneticilerinden farklı olarak Şefik Hüsnü döneminde TKP’nin söylemleri, sol Kemalizmden ve diğer küçük burjuva ideolojilerinden açık şekilde ayrışarak, işçi sınıfının bağımsız siyasetini ortaya koyabilmiştir. Bu durum 1960’lı yıllarda Mihri Belli’nin siyasal çizgisinin, kendisinin aracılık ettiği devrimci gençlik hareketi tarafından aşılmış olmasında da ifadesini bulmuştu. Günümüzde 1920’li ve 1960’lı yıllardaki devrimci yükseliş dönemlerine bir benzer bir siyasal mücadele döneme girilebilmesi için Türkiye’de sol siyasetin Şefik Hüsnü’yü yeniden keşfetmesi gerekiyor. Şefik Hüsnü’nün yeniden keşfedilmesi Türkiye’de yarı anarşist, sol komünist ya da sol Kemalist siyasal yönelimlerden ayrı bir akım olarak bilimsel sosyalizmin var olabilmesine yarayacaktır. Şefik Hüsnü’nün yeniden keşfedilmesi toplumu dönüştürücü bir güç olarak sol siyasetin kendisini keşfetmesidir.   


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder