Sayfalar

23 Mart 2022 Çarşamba

Sendika-meslek odalarıyla siyasi partiler arasındaki ilişkide hangi model?

Türkiye'de emek mücadeleleri tarihinde sendikalar ve meslek odaları ile siyasi parti ve grupların ilişkisinde iki farklı modelin söz konusu olduğu görülmektedir. 1960'lı yıllarda genel olarak sendika ve meslek örgütlerinin yönetiminde siyasi partilerden kısmen de olsa özerkliğin geçerli olduğu görülmektedir. Bu dönemde sendikalar üzerinde bir siyasi grubun nüfus sahibi olmasının olağan karşılanmamıştır. 1970'li yıllardan sonra ise siyasi parti ve gruplar ile sendika ve meslek örgütleri ilişkisinde özerklik yaklaşımından uzaklaşıldığı, siyasi grupların sendikaların yönetimi üzerinde etkinlik sağlamasının olağan karşılanmaya başlandığı görülmektedir. 

 

Sendika ve meslek odaları tarihinden-1


Sendikaların siyasi partilerden görece özerk kabul edildiği model:
1960'lardaki TÖS örneği


Fakir Baykurt'un sendikacılık yaklaşımı: 

Sendikaların siyasi partilerden görece özerk kabul edildiği sendikacılık yaklaşımının Türkiye'deki temsilcilerinden birisi öğretmen sendikacılığının öncü ismi Fakir Baykurt olmuştur. Türkiye Öğretmenler Sendikası'nın (TÖS) kurucu başkanı olan Fakir Baykurt TÖS'ün 1967 yılındaki olağanüstü genel kurulu sonrasında konuyla ilgili süregiden tartışmalarla ilgili Ant dergisinin 38'inci sayısında yazdığı yazıda kendisinin sendikacılık yaklaşımını şu şekilde ifade etmekteydi: 
"TÖS, öğretmenlerin gündelik yaşama ve mesleki çalışmalarında karşılaştığı sorun ve zorluklarla uğraşmayı yakın amaç kabul eder. Sendikanın bir meslek birliği olması bunu gerektirir. TÖS'ün tüzüğünde belirtildiği gibi eğitim hizmeti görenleri ilgilendiren meslek sorunlarının çözülmesi, mesleki gelişimin sağlanması, üyelere yeni haklar elde edilmesi, adli ve idari işlemler yüzünden dara düşenlere yardımda bulunulması, üyeler adına toplu sigorta sözleşmeleri yapılması, sağlık ve ihtiyarlık yurtları yönetilmesi ve ölüm, kaza ve hastalık hallerinde üyelere yardımcı olunması gibi konulara gereğinden daha az önem vermek ayakları havada bir anlayış sayılmasa bile bilimsel sendikacılığı eksik değerlendirmek olur". 
...............................
Fakir Baykurt'a göre TÖS bir siyasi parti değildi. Baykurt sendikaların ülke ve yurt sorunlarıyla ilgilenebilmesi için bir meslek birliği olarak örgütlenmesinin gerekli olduğunu belirtmekteydi. Baykurt'a göre "İnsanlar ancak kendi günlük sorunlarıyla yurt ve dünya sorunları arasında bağlantı kurabilirlerse daha büyük sorunları kavrayabilirler. Türkiye'nin Hintleşmekten ya da Vietnamlaşmaktan korunması gerektiğini anlatabilmek için günlük sorunlarla da uğraşılması gerekir."


Fakir Baykurt mitingde konuşma yaparken


Fakir Baykurt söz konusu yazısında, sanıldığı ve yayılmaya çalışdığı gibi TÖS'ün önce öğretmen, sonra eğitim, sonra yurt ve en son da dünya sorunları ile ilgilenmesi gerektiği gibi sıralamasının olmadığını ancak büyük sorunlarla ilgilenirken öğretmenlerin ufak görülen ve küçümsenen sorunlarını çözümlemenin boşa gitmeyecek bir emek olduğu düşüncesini ifade etmektedir. Baykurt'a göre "Vietnam sorununu TÖS genel sekreteri elbette çözemez. Kim Çözer? Vietnam halkı başta olmak üzere emperyalizme cephe almış siyasi partilerin yaratacağı kamuoyu ve mücadele çözer." (1)

Fakir Baykurt 1967 yılında düzenlenen TÖS olağanüstü kurultayında kendisine rakip olarak çıkan listedeki sendikacılarla arasındaki farklılığın, görüş değil tutum farkından kaynaklandığını belirtmiştir. Bu kurultayda seçimi Fakir Baykurt'un içinde yer aldığı liste kazanmıştı. 

Sendikaların siyasi gruplar arası ittifak ve mücadele alanı olarak görüldüğü model: 1970'lerdeki TÖB-DER örneği


Siyasal sendikacılık yaklaşımı:

1970'li yıllarda ise dönemin canlı siyasal atmosferinin etkisiyle siyasi söylemlere karşı temkinli sendikacılık yaklaşımının güç kaybettiği görülmektedir. TÖS'ün 12 Mart darbesi ile kapatılması sonrasında 3 Eylül 1971 tarihinde onun devamı niteliğindeki Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖB-DER) kurulmuştur. TÖB-DER’in Üçüncü Olağanüstü Kongresi 23-24 Haziran 1975’te Ankara’da yapıldı. Bu kongrede 4 ekip listeleriyle yarışarak yönetime aday oldu. Kongre'de yönetime aday olan listelerden favori olan liste TÖS’ün kurucu başkanı Fakir Baykurt’un da içinde yer aldığı listeydi. TÖB-DER dergisindeki bilgilere göre bu kongrenin sonuçları  şu şekildeydi: Cemil Çakır ve arkadaşları 157 oy, Fakir Baykurt ve arkadaşları 151 oy, Kamil Karadeniz ve arkadaşları 17 oy, Mehmet Alıç ve arkadaşları 8 oy. Cemil Çakır’ın Genel başkan olduğu liste Devrimci Demokratik Birlik (Kurtuluş), Demokratik Merkeziyetçiler (TSİP), Demokrasi İçin Birlik (TİP) ve Özgürlük Yolu (PSK) adlı siyasal grupların ittifakıdır ve seçimleri 6 oy farkla kazanmışlardı.(2)


Ortada Cemil Çakır, sağında Ali Bozkurt, solunda Fakir Baykurt (3)


1975 yılındaki TÖB-DER Kongresi'nde sol gruplar arası ittifak kurularak Fakir Baykurt'un listesindeki sendikacıların yerine sendikal mücadelenin açık siyasi hedefler gözetilerek yapılmasını uygun bulan bir ekibin TÖB-DER yönetimine geldiği görülmektedir. 1970'li yıllarda benzer bir gelişmenin Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) bünyesinde de yaşandığı bilinmektedir. DİSK yönetiminin 1970'li yıllarda güncel siyasi tartışmalara dahil olması, sendika açısından sancılı bir süreç olan Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) grevlerinin ortaya çıkmasına yol açmıştı. Başka bir yazımızda ayrıntılı şekilde ele alınacak olan bu süreçte DİSK, DGM’lerin kurulmasını öngören yasa tasarısına karşı grev kararı almıştır. DGM’leri “sınıf mahkemeleri” ve “sıkıyönetimsiz sıkıyönetim” olarak niteleyen DİSK, 1976 yılının Eylül ayında grev ilan ederek DGM’lere karşı direniş ve “Genel Yas” kararı aldı. (4) DİSK'in bu kararını o dönem aralarında TÖB-DER'inde yer aldığı bazı başka kitle örgütleri de desteklemişti. (5) DİSK tarafından başlatılan söz konusu siyasal grev sürecine TÖB-DER'in de destek olması güncel siyasetle aktif şekilde ilgilenmeyi gerekli gören 1970'lerin sendikacılık yaklaşımının özelliklerine uygun düşmektedir. 

TÖB-DER İstanbul İl Kongresi gruplar arası kavga nedeniyle toplanamıyor

Sedikaların güncel siyasi tartışmalara aktif şekilde katılması ve siyasi grupların sendikaların yönetimi üzerinde etkinlik sağlama çabalarının olağan karşılanması, etkileri günümüzde de varlığını sürdüren 1970'lerin sendikacılık yaklaşımına uygun düşmektedir. Bu sendikacılık yaklaşımı ve örgütlenme modeli meslek odaları ile sendikaların enerjilerinin önemlice bir bölümünün iç çekişmelere ayrılmasına yol açmıştır. Bunun en açık örneğini 1979 yılındaki TÖB-DER İstanbul Kongresi'nin, farklı gruplar arasında yaşanan kavga nedeniyle henüz başlangıç aşamasında iptal edilmesi oluşturmuştur. Konuyla ilgili olarak TÖB-DER Genel Başkan yardımcıs Ali Rıza Aydın, o dönemde “Birlik Dayanışma Grubunun kongreyi sabote ettiğini” ileri sürmüştür. (…) Aydın, toplanamayan İstanbul İl Kongresi ile ilgili gelişmeleri binlerce öğretmenin kararlılıkla örgütüne sahip çıkarak toplandığı bir kongreyi sabote etmek isteyenler, bu konuda polisi bile devreye sokmaktan çekinmemişlerdir” şeklinde değerlendirmişti. (agy, s: 478)


Sendika ve meslek örgütlerinin yönetimlerinin siyasi grupların ittifak ve mücadelesiyle belirlenmesi, çalışanların işverenlere karşı konumlarını savunmak için birleştikleri kurumların zayıflamasına; örgütlerin çalışanlar kitlesi ile bağının kopmasına, küçülmesine ve  etkisizleşmesine yol açmıştır.  

 

1960'ların siyasi partilere karşı görece özerkliğini koruyan ve güncel siyasi tartışmaların içinde yer alma konusunda temkinli olan sendikacılık yaklaşımının yerine 1970'li yıllardan itibaren sendikalar üzerinde siyasi grupların etkinliğinin arttığı sendikacılığın ön plana geçtiği görülmektedir. Bu süreçte siyasi gruplar arası tartışmaların doğrudan sendika içinde de ortaya çıkması sendikaların asli görevlerinden uzaklaşması kaygılarını beraberinde getirmiştir. Sendika ve meslek odalarının yönetimlerinin siyasi grupların birbiriyle ittifak ve mücadelesiyle belirlenmesi, yönetime giren siyasi gruplar dışında kalan kişi ve grupların sendikadan dışlanmasına ve sendikaların kitle örgütü özelliklerinin kaybedilmesine yol açtığı görülmektedir. Sendika ve meslek örgütlerinin yönetimlerinin siyasi grupların ittifak ve mücadelesiyle belirlenmesi, çalışanların işverenlere karşı konumlarını savunmak için birleştikleri kurumların zayıflamasına; örgütlerin çalışanlar kitlesi ile bağının kopmasına, küçülmesine ve  etkisizleşmesine yol açmaktadır.


Sonraki yazı:
Sendikacılık yaklaşımında tarihi kırılma, 
1960'lar ve 1970'lerde iki farklı DİSK


Kaynaklar: 

1. Fakir Baykurt. Ant dergisi, sayı:38, 1968, s:10-11.

2.İsmail Aydın. TÖB-DER Tarihi, Eğitim-Sen yayınları, 2016, s:245.

3. Bir Zamanlar Öğretmenlerin TÖB-DER’i Vardı. https://eskimiyen.com/bir-zamanlar-bir-tob-der-vardi/

4. DİSK Tarihi-2. 1975-1980. Disk-Ar yayınları. s:156.

5. İsmail Aydın. TÖB-DER Tarihi. Eğitim-Sen yayınları. 2016, s:320.

3 yorum:

  1. Sevgili Deniz, güzel bir başlangıç. İlgiyle izliyor olacağım. Tebrikler. Sevgilerimle, Erhan Eser

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkürler. Her kuşağın benzer tartışmaları geçmiş hiç yaşanmamış gibi yeniden yapıyor olmasına hala şaşırıyorum.

    YanıtlaSil