Sayfalar

29 Mart 2022 Salı

Siyasal aidiyet ilişkileri temelinde değil, işyeri temelinde örgütlenme

Sendika ve meslek odalarının yönetimlerinin siyasal grupların ittifak ve mücadelesi ile belirlenmesi yaklaşımı 1970'li yıllarda TÖB-DER ve DİSK'in örgütlülüklerini olumsuz etkilemişti. Geçmiş dönemin sendika ve meslek odası mücadelesi tarihinden çıkarılacak dersler, sendika ve meslek odalarında yönetim mekanizmalarının siyasal grupların ittifak ve mücadelesi ile değil işyeri bazında ve demokratik temsil ilkesine göre oluşturulmasının daha uygun olacağına işaret etmektedir.   


Sendika ve meslek odaları tarihinden-2


KESK, TMMOB ve TTB siyasal aidiyet ilişkilerine dayalı örgütlenme

1990 sonrası dönemde sendika ve meslek odalarının yönetimlerinin siyasal grupların ittifakı ve mücadelesi ile belirlenmesinin kamu sendikacılığı ve meslek hakları mücadelesine olumsuz etkileri,  KESK konfederasyonu ile ilgili süreçler üzerinden açık şekilde izlenebilmektedir. Aziz Çelik, KESK ve kurucu sendikalarının 1990’larda yürüttüğü ekonomik-demokratik sendikal mücadele hattının, 2000’li yıllarda büyük ölçüde makro siyasetin ihtiyaçlarına kurban edildiğine dikkat çekmektedir. Çelik, KESK’e ikameci bir anlayışla makro siyasal işlevler yüklendiğini, bu yaklaşımın KESK içinde önemli fay hatları oluşturduğunu ve KESK’in zayıflamasına yol açtığını belirtmektedir. (1)

Çelik'in de belirttiği gibi günümüzde KESK’te sendikal demokrasinin en önemli sınırını fiilî grup hukuku oluşturmaktadır. KESK’te hemen her düzeyde delege ve yönetimler grup hukuku üzerinden oluşmakta, bu hukuk nedeniyle gruplara kotalar ayrılmakta ve bu kotalarda yer alacak isimler yine grup hukukuyla belirlenmektedir. Tepeden inme ve gruplar arası pazarlığa dayalı tarz, sendika ile daha gevşek ilişkilere sahip üyelerin sendikalardan uzaklaşmasına yol açmaktadır. Oysa sendikanın alâmet-i fârikası işyerindeki gücüdür. Grup hukuku ve siyasal aidiyetlere göre belirlenen sendikal politikalar  üyelerin sendikal ve mesleki haklarla ilgili beklentilerinin ikinci planda kalmasının yanı sıra hak temelli özgün sendikal politikaların geliştirilmesine de olanak tanımamaktadır. KESK ve üye sendikaların en önemli zaaflarından biri zayıf, sahici olmayan, hatta çoğunlukla hiç olmayan işyeri düzeyindeki örgütleridir. İşyeri örgütlerinin öncelikle işyeri sorunları temelinde –ekonomik-sendikal temelde– oluşması önem taşır. Oysa KESK’te makro politikaya duyulan hassasiyet işyeri düzeyinde söz konusu olmamıştır. (1)

1990 sonrası dönemde sendika ve meslek odalarının yönetimlerinin demokratik yoldan belirlenmesi yerine  siyasal grupların ittifak ve mücadelesi ile belirlenmesi yaklaşımının etkili olması KESK, TTB ve TMMOB bünyesinde verilen kamu sendikacılığı ve mesleki haklar mücadelesinin en önemli açmazı olarak ortaya çıkmıştır. 


Aziz Çelik'in KESK için belirttiği işyeri temelinde örgütlenme yerine makro politika alanındaki önceliklerine göre örgütlenme yaklaşımının TMMOB ve TTB gibi meslek odası bünyesinde verilen mesleki haklar mücadelesinde de zayıflıklara yol açtığı görülmektedir. Tabip odaları ve TTB'nin kurullarının siyasal grupların ittifak ve mücadelesi ile belirlenmesi, meslek odaları üzerinde nüfus sahibi olma çabasındaki siyasi gruplar açısından prestij ve güçlülüğün ifadesi olsa da bu prestij ve güçlülük durumunun meslek sahiplerinin geneli ya da toplum nezdinde karşılığı bulunmamaktadır. Yazar Tanıl Bora bir yazısında Türk Tabipleri Birliği'nin kendine yakın olduğu kamuoyunda ortaya koyabildiği güçlü imajın, politikaya uzak duran kamuoyunda izdüşümü ve yansımasının olmadığını belirtmektedir. Bora'ya göre demokratik kitle örgütleri, politik kamuoyu ve siyasallaşmış hekim kamuoyu nezdinde çok olumlu çok aktif bir TTB imajı ile; genel apolitik hekim kamuoyu ve genel pasif kamuoyundaki "olsa da bir olmasa da bir" bir kuruluş olarak TTB imajı ile karşılaşılmaktadır. (2) 


KESK, TMMOB, TTB gibi örgütlerin yönetim mekanizmaları siyasi grupların 
mücadele ve ittifakları doğrultusunda şekilleniyor

Günümüzde TTB, TMMOB gibi meslek odalarının yönetim mekanizmalarının siyasal grupların ittifak ve mücadelesi ile belirlenmesinin, 1990 sonrası dönemde ortaya çıkan kamu sendikacılığı ve mesleki haklar mücadelesinin en önemli açmazı olarak ortaya çıktığı görülmektedir. Meslek odalarının yönetim mekanizmalarının siyasal grupların ittifak ve mücadelesi ile belirlenmesine alternatif bir başka model ise işyeri bazında örgütlenme ve yönetim mekanizmalarının demokratik temsil doğrultusunda oluşturulmasıdır. Bu alternatif modelde yönetim ve karar mekanizmalarında etkili olacak kişilerin siyasal düşünceleri, aidiyet ilişkisi içinde olduğu siyasi gruplar vs. belirleyici değildir. Tabip odaları açısından bakıldığında hekim sendikalarının, aile hekimleri derneklerinin, asistan hekimlerin, işyeri hekimlerinin, kamu hastanesi hekimlerinin vs. sorun, hak ve taleplerinin takipçisi olacak temsilcilerin siyasal düşünceler yelpazesindeki yerine bakılmaksızın tabip odalarının kurullarına seçilebilmesi ve karar mekanizmalarına katılabilmesi işyeri bazında örgütlenme ve demokratik temsiliyet seçeneğinin ayırt edici özelliğidir. Bu yaklaşım sendika ve meslek odalarının sonuca ulaşmayan siyasal tartışmalar aracılığı ile kısırlaştırılması yerine 1960'lı yıllardaki DİSK ve TÖS örneklerinde olduğu gibi çalışanların kendi özgün sendikal siyaset anlayışlarını şekillendirilmesine katkı sağlayabilecektir.

Deniz Akgün


Kaynaklar:
1. Aziz Çelik. 2000'li Yıllarda Sendikacılık, KESK'in yükselişi ve düşüşü. Epos Yayınları, 2017, s: 95.
2. https://www.ttb.org.tr/ttb_tarihi/giris.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder